Dirsekten itibaren ucun gerek sivriltilmesi gerekse sivri kısmın profili damakla birlikte iğnenin avcılığında belirleyici bir husus olmaktadır. Temel olarak bir iğnenin kolayca balığın çenesine damağına saplanabilmesi için keskin olması arzu edilir.
Keskin olmalı gibi yüzeysel bir terim uç kısmını anlamaya daha doğrusu iğnenin balığın ağzına nasıl saplandığını anlamaya yetmez. Çünkü bu aktivite basitçe bir iğnenin bir dokuya saplanması olgusundan daha karmaşıktır. Bu nedenle ucu keskin yapmak yeterli olmaz başka şeyleri de düşünmek gerekir. En önemli husus saplanmaya çalışan veya saplanan iğnenin bu esnada kırılmamasıdır.
Bir şeyi keskinleştirmek demek kabaca olabildiğince inceltmek belli bir konik/dar açılı kesimle uçta minimum yüzey alanı oluşturmak demektir. Bu açıkça iğnede kullanılan metalin inceltilmesi anlamına gelir. İnce metalde haliyle dayanıksız olacaktır.
Bu durum metalin eğilmesi, kırılması gibi sorunlara yol açar. Bu nedenle iğnenin ucu bazı püf noktalara dikkat edilerek keskinleştirilir.
En iyi bilinen uç sivriltme yöntemi, ucu bir koni şeklinde yapmaktır. Fakat bu tür bir keskinleştirme ihtiyaca tam cevap vermez. Bu nedenle farklı üreticiler farklı yollardan daha sağlıklı uç formları geliştirmişlerdir.
Mızrak uç:En kolay yoldan tatmin edici keskinlik sağlar. Üretilmesi kolay ve ucuzdur. Diğer yandan iğne ucunun dışa ve içe kıvrılmaya dayanımı kötüdür. Ayrıca tasmalama esnasında da çok verimli değillerdir. Büyük ihtimalle iğnenin ucu balığın ağzında bir yere takılmamış halde olur. Biraz beklenmeli, balığın ağzının içinde iğneyi bir yerine kaçırması sağlanmalıdır. Genelde vuruş oranına göre büyük oranda balık kaçırır. Doğru zamanda tasmalama olmadan verimli işlev görmez. Ayrıca büyük iğnelerde keskinliği son derece kötüdür. Çapari gibi takımlarda bilhassa yumuşak ağızlı balıklarda ucuzluğu ile özellikle tercih edilebilir.
Bıçak uç: Mızrak ucun eğik olan kısmı tıpkı bir bıçak gibi bilenir. Böylece keskin bir iğneniz olur. Mızrak ucu anlatırken bahsettiğimiz tasmalama verimsizliği böylece giderilmiş olur. İğnenin balığa oturması demek iğnenin ucunun değil damak dahil uç kısmının balığa tamamen saplanması demektir. Bu şekilde bıçak gibi keskin yan yüzey balığın ağzını gayet düzgün keserek iğnenin geçebileceği bir boşluk oluşturur. Böylece iğnenin balığın ağzını yırtması ve parçalaması ihtimali azalmış olur. Yırtılan ağız ve dudak iğnenin kolayca geçebileceği sakıncalı bir ek boşluk oluşturur. İğne buradan geri kaçıp balık kurtulabilir.Bileme nedeniyle uç kısmın kalınlığı azalacaktır. Bu nedenle iğne ucu zayıflar ve kırılma riski artar. Bu nedenle bu tür bıçak uçlu görünüş genelde büyük iğnelerde makul netice verir.
Konik uç: Bu tür bir bileme tatminkâr saplanmayı sağlar. Buna karşın kırılmaya direnci ise nispeten düşüktür. Uç her yönden inceltilmektedir. Asıl avantajı saplandığı yerde gayet düzgün yırtıksız bir delik açmasıdır. Böylece iğnenin girdiği yerden kurtulması zorlaşır.
Çifte konik uç: Burada uç kısmı belli bir yere kadar daha silindirik bir koni ile gelir. Birden daha konik bir uç bilemesiyle sonlanır. Konik uçlarda görülen kırılma zayıflığı böylece bir hayli düzeltilmiş olur. Bu tür uçlar son derece yaygın olarak kullanılsa da üretimi masraflıdır. Mustad Ultrapoint bu tür iğnelere iyi bir örnektir. Bu yapı sağlamlık ve keskinlik arasında iyi bir optimizasyon sağlar.
Dublin uç/iğne, dışa iğne: Bu tür iğnelerin ucu iğnenin dışına doğru çok belli belirsiz dönüktür. Böylece özellikle fly avında diğer tiplerden daha iyi netice verirler. Fakat bu böyledir diye bir konsensus yoktur. Bu dışa dönüklük nedeniyle tasma anında kurtulma daha çok yaşanır. Çok fazla tercih ve tavsiye edilen bir durum değildir. Fakat belli av stillerinde (örneğin kıbrıs ve kefaller) daha iyi netice verdiği hususunu dikkate almayı gerektirir.
İğnelerin keskinliği çok kritik bir belirleyicidir. Fakat herşey demek değildir. Keskinlik, kesim açısı vs. iğnenin bilhassa damak, ön uzunluk ve dirsek açısıyla birlikte anlam ifade eder. Elbette iğnenin yapıldığı malzemede kritik öneme sahiptir. İğne bir bütündür ve bütün olarak değerlendirmek gerekir.
Örneğin EasySet teflon kaplı iğneler üretir. Bu kaygan kaplama iğnenin damağa oturmasını çok kolaylaştırır.
İĞNE DAMAĞI
Damak balık avında kullanılan iğnelerin bileşenidir, iğnelerle özdeşleşmiş gibidir.
Teorik olarak damağın varlık sebebi, iğnenin saplandığı yerden çıkmamasıdır.
Damak, öncelikle iğnenin kalınlığını artırır ve iğnenin, balığın ağız bölgesine saplanmasını zorlaştırır. Zor batmak demek batırmak için daha çok zorlamak demektir ve zorlarken hiç bir zaman “yeteri kadar” kuvvet uygulayamazsınız. Çoğu zaman uygulayacağınız kuvvet aşırı olacaktır. Buda avın çenesinin yırtılmasına, iğnenin geçtiği deliğin iğneden çok daha büyük olmasına yol açar. Damak bu delikten de kurtulup avı bırakabilir. O kadar aşırı bir yırtılma yaşanabilir ki iğnenin tuttuğu yer balığı taşıyacak kadar kalın olmaz balığın ağzı temelli yırtılır, av gene kaçar.
Aynı sorun iğneye taktığınız yem içinde geçerlidir. Damak, yemi hırpalar ve balığın yemi kolayca almasına zemin hazırlar.
Ama damak bilhassa yemi iğnenin üzerinde tutmak için vazgeçilmez öneme sahiptir. Damaksız iğnelerde yemi düşürmek an meselesidir. İşte bu nedenlerle damak için mutlak “olmalı” veya “olmamalı” demek mümkün olmaz. Ama şunu söylemek genel geçer durumu izah için uygun olur:
Damak büyüdükçe balığı zor alır, zor bırakır. Küçüldükçe balığı çok daha kolay alır, kolay bırakır.
Bu sorunu optimize etmek için iğnenin dirsek, uç gibi bileşenleri çok daha dikkatli tasarlanır. Birbirine uyumu sağlanarak damağın kötü etkisinin minimize edilmesi hedeflenir. O’shaugnessy gibi modellerde uç kısmının belli bir kavis ve açıyla çıkması örneğin bu amaca hizmet eder.
Burada hedeflenen, damak balığın ağzını yırttıktan sonra iğne bedenine oturunca, uç kısmın eğriliğinin damağı zahiri olarak büyütmesi, açılan yırtıktan iğnenin kurtulmasının engellenmesidir. Fakat tasmalama yükünüz aynı eğrilik nedeniyle damak/ağız bileşimine dikin ulaşmaz ve tasmalama etkinliği düşer.
Başka modellerde ise uç kısım farklı bir anlam taşır:
Burada hedeflenen ise tasma gücünüzün doğrudan damağa dik yüklenmesi, böylece tasmalamanın daha etkin olmasıdır. Avın ağzının yırtılması sorunu göreceli olarak daha az yaşanır. Fakat damağın açtığı delikten geri kaçması gene mümkün olabilir. Ama tasmalama etkinliği o kadar iyidir ki pek çok tür iğneyi ısırır ısırmaz kendini tasmalayacak kadar güç uygulamış olur.
Görüldüğü gibi damak, uç ve dirsek, iğnenin balığa oturması ve orada kalmasında bir bütün olarak işlev görür.
Hiç damak olmaması en radikal çözümlerden biri olabilir Fakat resimdeki TIEMCO TMC 100 SP gibi modeller, damaksız olma zaaflarını özenle tasarlanmış uç yapısı ile minimize ederler. Bu modelde örneğin sağ köşede görüldüğü gibi uç kısmına özel bir form kazandırılmıştır. Üretici firma bu iğnenin damaklı modeli ile aynı tutma kabiliyetine sahip olduğunu söylemektedir.
Bu tür damaksız iğneler son derece kolayca balık alabilirler. Özellikle fly avcılığında bilhassa tercih edilirler. Fakat bir iğne alıp damağını ezerseniz o zaman “damağı kırık” bir iğneniz olur damaksız iğne yerine. Damaksız iğnelerin dizaynı damaksız olmalarını kompanze edecek şekilde yapılır. Böylece damaklı bir iğne kadar avı tutma becerisi gösterirler. Ama yem takar atarsanız, yemi üzerlerinde tutmakta başarısız olurlar. Fakat fly işinde yem yoktur daha doğrusu yem olarak iğnenin üzerine sıkıca sarılmış ve düşme şansı olmayan tüyler vs. vardır. Demek ki suni yemler için bu tür iğneler çapari, seyirtme, fly vs. gibi işlerde son derece makul olacaktır.
OWNER bazı modellerinde damağı ezilmiş halde yapar. Böylece iğnenin yem tutma kabiliyeti sağlanırken damaksız iğnede olduğu gibi balığa da kolay saplanma avantajı sağlanır.
VMC ise uç üzerine bir kaç damak ekleme formülünü kullanır. Bu düzenleme şöyle bir fayda sağlar. Uca çok yakın olan çok küçük damak iğne balığın ağzında bir yerlere azıcık saplandığında bile iğneyi yerinde tutar. Böylece siz misina boşluğunu alana kadar iğne kurtulamaz. Aynı zamanda tasmalama esnasında bu damaklar birer kılavuz bıçak gibi davranır ve tasmalama etkinliğini artırır.
Damakların bir diğer sorunu ise damak noktasında iğne telini inceltmeleri yani onu zayıflatmalarıdır. Bu sebeple iğnenin toplam gücü azalır, kırılabilecek bir zayıf nokta oluşur. Velâkin bu noktadan kırılma nispeten nadir yaşanır. Bu sorun pek fazla önemsenmeye değmez.
Damaklar hususunda dikkat edilecek bir diğer husus ise av dönüşü bakım meselesidir. Özellikle yemli avlardan sonra damak boşluğunda yem parçaları vs. kalacaktır. Denizden gelen bu iğne bu noktada tuzlanır ve organik doku su tutar. Bu da iğnenin zaten zayıf olan bu bölgesinde paslanmaya yol açıp bölgeyi iyice zayıflatır. Normalde önemsemeye değmeyecek bir mesele olan damak noktası zayıflığı önemsenecek kadar büyümeye başlar. Eğer av dönüşü damak bölgeleri itinayla temizlenir ılık tatlı suyla yıkanıp kurulanırsa bu sorun daha az yaşanacaktır.
İğnelerin beden veya pala denen sap kısımları en sıradan kesimlerini oluşturur. Dikkat edilecek pek fazla bir hususiyet, çeşitlilik arz etmez.
İğne bedeninde en önemli husus, toplam uzunluğun önemli bir parçasını oluşturmasıdır. İlk bakışta bu çok bir şey değil gibi görünür ama iğnenin dolayısıyla bedenin uzunluğu bazı detayları ortaya koyar.
Beden boyu uzadıkça üzerindeki yemin doğallığı hem hareket hem görüntü olarak azalır.
Tasma anında iğnenin batacağı yer derinleşir. Yani mideye daha yaklaşır. Dişli balıkların, bilhassa lüfer gibi yemi kapıp kaçan balıkların misinayı kesme ihtimali azalır.
Diğer yandan güçlü çenesi olan irice balıklarda iğnenin kırılması ihtimali artar.
Şöyle ki iğnenin ucu derinde olunca sapından çeken misina balığın ağzı - çenesi ve iğnenin battığı yer bir kaldıraç gibi olur.
İğne ucu ve çene sabittir. Siz misina ile çekince iğnenin battığı yerden değil iğne bedeninden çekmeye başlarsınız. Eğer balık o esnada çekiş yönünüze dik bir açıya zorlarsa iğnenin sapını asılıyor değil, sanki bir kibrit çöpünü kürdanı kırmak için iki ucundan kıvırıyor gibi olursunuz ve iğne sapından kırılır gider.. Elbette resimdeki uskumru bu kadar güçlü bir çeneye sahip değildir ama Mercan, çipura gibi güçlü çeneli balıklar ancak böyle yapıp iğne kırabilecek damağa sahiptir.
Denebilir ki beden büyüdükçe balıklar daha az vuracaktır.. Ama aberdeen gibi uzun bedenli iğneler son derece popülerdir. Zira balıkların pek çoğunun ağzında körük tabir edilen ince bir zar mevcuttur. Bu zarı körük gibi genişletip yemleri yutarlar. Uzun bedenli bir iğne bu körüğü aşarak balığın dayanıklı çene/baş taraflarından yakalamanızı sağlar. Kısa bedenli bir iğne ise büyük ihtimalle körükten yakalayacaktır. Körük ise balığı çekecek kadar güçlü olmaz. Yırtılır ve balık kurtulur.
Anlaşılacağı üzere uzun bedenli iğneler, körüklü ağzı olan balıklar için uygundur ki pek çok balık bu tanıma uyar.
Kısa bedenli/palalı iğneler ise Mercan karagöz lüfer palamut gibi tipik dişli ve çeneli balıklar için daha uygundur.
Bu gibi balıkların çeneleri kolay yırtılmayacak kadar güçlüdür. Üstelik pek çoğunun damakları yani ağzının iç kısımları, sert ezici dişlerle doludur. Uzun pala bir iğnenin bu dişlerin olduğu yerde batması çok daha zordur. Diğer yandan güçlü çenelerin kısa palayı kırdıracak kadar bahsedilen kaldıraç etkisi göstermesi daha zordur. Çipuranın örneğin, iğne kırması bu duruma dayanır. Dişleriyle ezerek değil palası uzun kaldığı için iğneyi kırar ve gider.
İğne beden boyu seçiminde balığın çene/ağız yapısı tek ölçüt değildir. Örneğin palamut ve lüfer için kısa pala iğneler çok uygun değildir. Lüfer iğneyi kıracak kadar zorlamaz ama kolayca misinayı kesebilir. Kısa pala bir iğne lüfer tarafından yutulursa, misinanın hemen hiç şansı olmaz. Palamut ise kısa pala bir iğneyi ağzının içinde öyle sallayabilir ki kolayca kurtulabilir, biraz daha derinden yakalanması ile kurtulma şansı azalır.
Beden hakkında bir diğer husus ise bazı aksesuarlara sahip olabilmesidir. En iyi bilinen aksesuar, beden üzerinde yem tutucu ilave damaklar olmasıdır.
Bu tür damaksız iğneler son derece kolayca balık alabilirler. Özellikle fly avcılığında bilhassa tercih edilirler. Fakat bir iğne alıp damağını ezerseniz o zaman “damağı kırık” bir iğneniz olur damaksız iğne yerine. Damaksız iğnelerin dizaynı damaksız olmalarını kompanze edecek şekilde yapılır. Böylece damaklı bir iğne kadar avı tutma becerisi gösterirler. Ama yem takar atarsanız, yemi üzerlerinde tutmakta başarısız olurlar. Fakat fly işinde yem yoktur daha doğrusu yem olarak iğnenin üzerine sıkıca sarılmış ve düşme şansı olmayan tüyler vs. vardır. Demek ki suni yemler için bu tür iğneler çapari, seyirtme, fly vs. gibi işlerde son derece makul olacaktır.
OWNER bazı modellerinde damağı ezilmiş halde yapar. Böylece iğnenin yem tutma kabiliyeti sağlanırken damaksız iğnede olduğu gibi balığa da kolay saplanma avantajı sağlanır.
VMC ise uç üzerine bir kaç damak ekleme formülünü kullanır. Bu düzenleme şöyle bir fayda sağlar. Uca çok yakın olan çok küçük damak iğne balığın ağzında bir yerlere azıcık saplandığında bile iğneyi yerinde tutar. Böylece siz misina boşluğunu alana kadar iğne kurtulamaz. Aynı zamanda tasmalama esnasında bu damaklar birer kılavuz bıçak gibi davranır ve tasmalama etkinliğini artırır.
Damakların bir diğer sorunu ise damak noktasında iğne telini inceltmeleri yani onu zayıflatmalarıdır. Bu sebeple iğnenin toplam gücü azalır, kırılabilecek bir zayıf nokta oluşur. Velâkin bu noktadan kırılma nispeten nadir yaşanır. Bu sorun pek fazla önemsenmeye değmez.
Damaklar hususunda dikkat edilecek bir diğer husus ise av dönüşü bakım meselesidir. Özellikle yemli avlardan sonra damak boşluğunda yem parçaları vs. kalacaktır. Denizden gelen bu iğne bu noktada tuzlanır ve organik doku su tutar. Bu da iğnenin zaten zayıf olan bu bölgesinde paslanmaya yol açıp bölgeyi iyice zayıflatır. Normalde önemsemeye değmeyecek bir mesele olan damak noktası zayıflığı önemsenecek kadar büyümeye başlar. Eğer av dönüşü damak bölgeleri itinayla temizlenir ılık tatlı suyla yıkanıp kurulanırsa bu sorun daha az yaşanacaktır.
Beden ve Pala
İğnelerin beden veya pala denen sap kısımları en sıradan kesimlerini oluşturur. Dikkat edilecek pek fazla bir hususiyet, çeşitlilik arz etmez.
İğne bedeninde en önemli husus, toplam uzunluğun önemli bir parçasını oluşturmasıdır. İlk bakışta bu çok bir şey değil gibi görünür ama iğnenin dolayısıyla bedenin uzunluğu bazı detayları ortaya koyar.
Beden boyu uzadıkça üzerindeki yemin doğallığı hem hareket hem görüntü olarak azalır.
Tasma anında iğnenin batacağı yer derinleşir. Yani mideye daha yaklaşır. Dişli balıkların, bilhassa lüfer gibi yemi kapıp kaçan balıkların misinayı kesme ihtimali azalır.
Diğer yandan güçlü çenesi olan irice balıklarda iğnenin kırılması ihtimali artar.
Şöyle ki iğnenin ucu derinde olunca sapından çeken misina balığın ağzı - çenesi ve iğnenin battığı yer bir kaldıraç gibi olur.
İğne ucu ve çene sabittir. Siz misina ile çekince iğnenin battığı yerden değil iğne bedeninden çekmeye başlarsınız. Eğer balık o esnada çekiş yönünüze dik bir açıya zorlarsa iğnenin sapını asılıyor değil, sanki bir kibrit çöpünü kürdanı kırmak için iki ucundan kıvırıyor gibi olursunuz ve iğne sapından kırılır gider.. Elbette resimdeki uskumru bu kadar güçlü bir çeneye sahip değildir ama Mercan, çipura gibi güçlü çeneli balıklar ancak böyle yapıp iğne kırabilecek damağa sahiptir.
Denebilir ki beden büyüdükçe balıklar daha az vuracaktır.. Ama aberdeen gibi uzun bedenli iğneler son derece popülerdir. Zira balıkların pek çoğunun ağzında körük tabir edilen ince bir zar mevcuttur. Bu zarı körük gibi genişletip yemleri yutarlar. Uzun bedenli bir iğne bu körüğü aşarak balığın dayanıklı çene/baş taraflarından yakalamanızı sağlar. Kısa bedenli bir iğne ise büyük ihtimalle körükten yakalayacaktır. Körük ise balığı çekecek kadar güçlü olmaz. Yırtılır ve balık kurtulur.
Anlaşılacağı üzere uzun bedenli iğneler, körüklü ağzı olan balıklar için uygundur ki pek çok balık bu tanıma uyar.
Kısa bedenli/palalı iğneler ise Mercan karagöz lüfer palamut gibi tipik dişli ve çeneli balıklar için daha uygundur.
Bu gibi balıkların çeneleri kolay yırtılmayacak kadar güçlüdür. Üstelik pek çoğunun damakları yani ağzının iç kısımları, sert ezici dişlerle doludur. Uzun pala bir iğnenin bu dişlerin olduğu yerde batması çok daha zordur. Diğer yandan güçlü çenelerin kısa palayı kırdıracak kadar bahsedilen kaldıraç etkisi göstermesi daha zordur. Çipuranın örneğin, iğne kırması bu duruma dayanır. Dişleriyle ezerek değil palası uzun kaldığı için iğneyi kırar ve gider.
İğne beden boyu seçiminde balığın çene/ağız yapısı tek ölçüt değildir. Örneğin palamut ve lüfer için kısa pala iğneler çok uygun değildir. Lüfer iğneyi kıracak kadar zorlamaz ama kolayca misinayı kesebilir. Kısa pala bir iğne lüfer tarafından yutulursa, misinanın hemen hiç şansı olmaz. Palamut ise kısa pala bir iğneyi ağzının içinde öyle sallayabilir ki kolayca kurtulabilir, biraz daha derinden yakalanması ile kurtulma şansı azalır.
Beden hakkında bir diğer husus ise bazı aksesuarlara sahip olabilmesidir. En iyi bilinen aksesuar, beden üzerinde yem tutucu ilave damaklar olmasıdır.